Vampiristler
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Vampiristler

Vampiristler
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Twin Plus

Aşağa gitmek 
+2
pff_xP
10-UR
6 posters
YazarMesaj
10-UR
Üye
Üye
10-UR


Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 25/07/10
Yaş : 29
Nerden : İstanbuL

Twin Plus Empty
MesajKonu: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 6:35 pm

Arkadaşlar başka bir sitede olan bir hikayem... Burda devam edicem. Vampir hikayesi değil ama fantastiğe yakın Smile

1.


Yurt küthanesinin sesizliğinde bunalırken biyolojı kitabımın sayfaları gözüme zilyon rakamlı gözüküyordu. Gözlerimi diğer çalışma masalarında gezdirirken her şeyin olağan olması beni yeterince tatmin ediyordu. İkizimin ortalarda görülmemesi ise canımı fazlasıyla sıkıyordu. Kendimi derse vermeye çalışarak, canlıların sınıflandırılmasında monera alemine geçtim. iPodmun sesi insanları rahatsız etmesin diye kısıp dinlemeye başladım. ( Sivri zekalı kardeşim kulaklığımı kemirdiği için çıkan çızırtılara aldırış etmeden tabi.)
Usulca sayfaları değiştirirken yarınki sınavın ilkinde olduğu gibi hüsranla sonuçlanmaması için küçük kopyalarda hazırlıyordum. Lise birde kalırsam ailemin beni okuldan alıp işe vericek olması beni kamçılıyor, ister istemez çalışma isteği beliyordu.
İkizimle aynı sınıfta olmadığıma fazlasıyla seviniyordum. Annemin rahminden beri onla olduğum düşünülürse ayrı sınıflarda olmamız pekte kötü sayılmazdı. Tek yumurta ikiz olup birebir benzemek beni yeterince sıkıyordu.
Hiç ders çalışmamasına rahmen derslerini verebilecek kadar notlar alıyordu.Bu ona fazlasıyla yetiyordu. Bende zeki olması beni sıkan ikinci şeydi. Konu tarzlarımıza gelirse ben ona gerçekten fark atabilirdim. Ben daha çok spor giyinen biri olsamda arada bir gömlekte giyerim. Tarzıma gerçekten güvenirken o gotik giyseler giyip tuhaflığıyla ilgi çekmeyi seviyordu. Aramızdaki benzerlik geçmişimiz, ailemiz ve yüzümüzden ibaret. Vücut olarak ben daha kaslı ve yapılı biriyim. Arkadaş çevremiz kısaca her şeyimiz farklıdır.
Biyoloji bilgilerinin benliğime sığdığı kadarını alıp kitaplarımı topladım. Küçük kopya kağıtlarını defterimin arasına sıkıştırıp. Odama doğru yürümeye başladım.
Ailemin zengin olması; yurtta kalmamı ve güzel bir okulda okumamı sağlasada beni hiçbir zaman mutlu etmemişti. Devlet okulana gidip, ailemden beklediğim şefkati almak benim için yeterli olabilirdi. Şımarık bir zengin çocuğu olmadığımı herkes öğrenmişti. Beni burslu sanan insanlar çoğunlukta. Şımarık çocuk kaprıslerimin ilgi çekmediğini anladığım zaman son vermiştim. (Ayrıca zengin olmam babamın görüşüne göre bir fabrikada çalışmama engel değildi.)
Oda anahtarımı kilide geçirmeye çalışırken, kendi benliğimden çıkıp ikizimin gözlerinden görmeye başladım. Lanet şey yine oluyordu. Bu küçük sırrımızı kimse bilmiyordu. Bir ortak noktamızın daha olmasına yeterince sevinemeden yüzümün daha doğrusu ikizimin yüzüne inen yumrukla afalladım aynı acıyı çekerek yere yığılmamıza şahit oldum. Bir taraftanda benim yere yığılan bedenimin acısını çekiyorduk. İki beyine birden hükmedemediğimizi çoktan çözmüştük .Çürümüş bir inşaatın karanlık bir odasında sandalyede bağlıydık. Köşede kafayı bulan son sınıflar kendilerinden oldukça büyük birisine onlara mal vermesi için yalvarıyordu. Onların bu haline acıyamadan yüzüme/ne bir yumruk daha yedim. Acıya ne kadar dayanıksız olduğumu fark eden Ömür kendi kendine gülümseyip adamları kışkırttı.
“ Lanet olsun kes şu sırıtmayı kendini öldürteceksin aptal.”
“ Önemsemdiğimi görmek ne güzel! Acele ette nerde olduğumu anlamaya çalış ve gelip beni kurtar.”
Bundan çok kolaymış gibi bahsetmesi sinirimi bozmuştu.
“ Kendi pisliğini kendin temizle.” Bunu ben mi söylemiştim. Şaşırma ve umutsuzluk yavaş yavaş içeme işlemeye başlamıştı. “ Lanet olsun tamam kafanı kaldırda camdan dışarı bakıyım.”
“ Biliyordum. Onur bir tanesin.” Yağlama cilalama.
Emrime hemen itaat etti sanki benim vücudumdu. Kısılan gözlerimle dışarıdaki sokak lambasından içeri vuran ışığı hissetmem çok hızlı oldu. Dışarıdaki harebe binanın yapısıyal ilgili yorumlar yaparak çözmeye çalışıyordum eski fabrikaları fark ettim. Burası Sanayi sitesiydi.
Düşüncelerimi duyan Ömür burayı nasıl tanıyamadığını içerliyordu. Uzun boylu, esmer bir adam elinde bir bezle gözlerini kapattı. Görüşümüz gitmişti. Dışarıdan gelen çığlıklara anlam veremeden. Bana doğru gelen korku duygusu iliklerimi dondurmuştu. Ömür beni hızlıca beyninden uzaklaştırmıştı. Artık kendi bedenime dönmüştüm.
Olanlara anlam verecek zamanım yoktu. Vakit kaybetmeden kapımı açtım. Yere saçılmış olan kitaplarımı ayağımla sürükleyerek içeriye doğru itekledim. Masamın üzerinde duran falçatayı derin çepli, düşük bel kotuma sıkıştırdım. Hırkamı ve telefonumu alarak merdivenlere doğru koşmaya başladım. İkişer ikişer inmeye çalıştığım merdivenlerde tökezlememek için zorlanarak kendimi yurdun bahçesine attım.
Yazın sonlarını yaşarken hava biraz serindi hırkamı almakla ne kadar iyi ettiğime sevinerek hızlıca giydim. Bekçi herzaman ki gibi yerinde yoktu. İki iyi tahminim vardı. +Birincisi; ya içerde karısıyla oynaşıyordu.
+İkincisi; ya da kat görevlisiyle oynaşıyordu.
Ömür tam saatinde kaçırılmıştı.( En azından ben öyle tahmin ediyorum. Kendi isteğiylede gitmiş olabilir.) Mehmet abi azma saati.
Hızlıca dışarı doğru yöneldim. Önümden geçen ilk taksiyi durdurup yolu tarif ettim. Geç kalmışsam kendimi asla afetmiyecektim. Aklımda onlarca düşünce vardı. Kötü düşünmek istemiyordum ama o çığlıklar beni çok ürkütmüştü.
Siteye yaklaştıkça karın ağrım artıyordu. Taksiciye parayı uzatıp üstünü almadan indim. Ömür’ün beynine girmeye çalışıyordum ama buna izin vermiyordu. Hayatta olduğunun bir göstergesi olduğuna sevinerek gördüğüm binayı hatırlamaya çalıştım. Sanki Ömür’ün duyguları beni yönlendirip kendine çekiyordu. Bu özelliklerimizi bir günde keşfetsemde oldukça ilgimi çekmişti. Fantastik film karakterleri gibi hissetmemek elde değildi.
Koşmaya başlıyarak eski, yıkık bir o kadar da büyük bir iş yerinin önünde durdum. Hızlıca içeri atılarak sırtımı duvara dayadım. Başımıza gelicek olan belalardan habersiz küçük delikten içeriyi süzmeye başladım. Korku filmlerinde ölen ilk ucubeler gibi olmak istemiyordum.

İçerisi kan ve vahşet doluydu. Ömür duvarın dibindeki sandalyede ölümüne bekleyen kurbanlık koyun gibi görünüyordu. İster istemez gülümsedim. Gotik prens, kuzu prense dönüşmüştü.
İnsanların zayıf bir anını bekliyordum. Kimse Ömür’ü önemsemiyordu. Uzun boylu iri adam;
“Çok fazla şey gördü ve duydu ölmesi gerek,” dedi. Kardeşimin mezarı gözümün önüne geldi. “Kayışımın koptuğu an bu andır.” dedikten sonra içeri atladım.
Madde bağımlısı insanlar gibi titreyerek mala ihitiyacım olduğumu her halimle belli etmek istedim. Keş arkadaşlarımın olmasının işeme yarıyacağını düşünmezdim. Güzel taklit yaptığımıda fark etmiştim.
“ Mala ihtiyacım var hemen.”dedim.
Adamlar şaşırdıklarını saklamak için herhangi bir şey yapmıyorlardı. Yerde yatan leşlere bakmamaya özen gösteriyordum. Hangi vahşi bunları parçalamış olabilirdi. Karnıma yumruk yemiş gibi kusmaya başladım. Adamlar iğrendiklerine belli edercesine önüme bir şeyler attılar.
“Şunu al ve başına bela açmadan hemen git burdan.” Adam arkasını dönünce elime başka fırsat geçemeyiceğini düşünerek falçatımı çıkarıp üzerine atladım.
“ Hemen kardeşimi serbest bırakın yoksa kas yığını ölür.” Macera filmlerindeki çılgınları taklit etmeye çalışmıştım. Adamın ayaklarını vurarak yere düşmesini sağladım ve falçatayı boynuna dayadım. Bunları yapan ben miydim?
Kafamı Ömür’e çevirdiğimde güldüğünü görmek benide güldürmüştü. Çelişkiye kapılmamak için kendimi toparladım.
“Evlat siz kimlere bulaştığınızı bilmiyorsunuz!” Kanıma donduran ses dışarıdan gelmişti. Teni oldukça soluk kısa boylu fakat mankenlere taş çıkaracak kadar güzel bir kadın içeri girdi. Bu harebede böyle birinin olmasına şaşırmıştım. Ömür’den bana doğru akan uyarı duyguları alıyordum. Çete başı olduğunu düşündüm
“Özür dilerim hanımefendi ama kardeşimi serbest bırakmanız lazım.”
Kadın düşünürmüş gibi yapıp hızlıca cevap verdi.
“Hayır bu o kadar basit bir şey değil.” Kibarlıktan kırılan görüntüsünün arkasında şeytani düşünceler olan bir fıstık. Tehlike iki katına çıkmıştı. Hızlıca karar vermeliydim.
Kas yığınını sarsarak işaret ettim. Ölmesinin kadını ya da diğer adamı üzeceğini düşünmesemde denememde yarar vardı. “ Koca adamın şah damarına bir çizik çokta zarar vermez değil mi?” Adam titremişti. Gerçekçi oyanadığımı anlamak güzeldi. Kadın gözlerine kısarak bana baktı.
“ Seni sevdim sert çocuk bu akşam buradan sağ çıkamayacak olman ne kadar kötü”
Ömür sandalyede tepelenerek üzerindeki ip yığınında çıkıp gözlerini çözdü. Gördüğü manzara karşında şaşırıp yanıma geldi. Elindeki küçük bıçağı sallıyordu.
“Falçatamla ne yaptığını sanıyorsun Onur?” Dalga geçtiği her halinden beliydi.
“Ömür lanet olsun burada ne halt ediyordun.” Üzülmüş gibi yaparak bana baktı. Her şeyi anlamıştım. “ Mega akıllı son sınıflara uyup buraya geldin!” Kızgındım. Kadın yüzünü sevecen bir ifadeyle süslemeye çalışırken ;
“ Aile saadetinizi bölmek istemezdim ama ölme zamanı.” İkimizde kadının yüzüne bakarken kadın üzerime atladı.
Ömür elimdeki adam yere yığılınca bir tekme atıp duvara yapışmasını sağladı adamın gözleri yavaşça kapanırken üzerimdeki kadına kafamı çevirdim. Buda neydi böyle? Ömür konışmaya başlıyarak
“ Gel buraya kuçu kuçu, sevgilin pekte iyi değil ” dedi. Kadın eliyle boğazımı sıkıp Ömür’e döndü. Refleks olarak elimdeki falçatayla kadının yüzünden boynuna kadar bir çizik attım üzerimden attıp duvara ittim. Yıkık dökük duvar sallanır gibi oldu. Kaslarıma teşekkür ederek ayağa kalktım. Diğer adam işe koyulmuştu Ömür adamla cebellenirken üzerine atlayıp kaslarımı bir kez daha kullandım. Adam benden oldukça büyüktü. Ömür tam olarak görmesemde kasıklarına bir yumruk attı. Adam yere yığılırkende sağlam bir tekmeyide ben geçirdim. Ömür kolumdan tutup çekiştirken bir cesedin üzerine bastıp. İğrenerek kendimizi dışarıya attık. Sanayi çıkışına koşup kız meslek lisesinin önünden bir taksiye bindik. Hiç param kalmamıştı. Kurtarma operasyonuna parasız çıkan tek insan olmam kendimi gerizekalı gibi hissetmemi sağladı. Ömür’e dönüp günün sorusunu sordum.
“ Bitti mi?” Ömür gülerek.;
“Sanmam her şey yeni başlıyor bence.” Taksiciye yurdu tarif edip yolu izledik.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
pff_xP
Süper Moderatör
Süper Moderatör
pff_xP


Mesaj Sayısı : 105
Kayıt tarihi : 25/07/10
Yaş : 27

Twin Plus Empty
MesajKonu: Geri: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 7:37 pm

ben okuyodum zaten Razz Harika.!~~ lol!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
delilo
Prenses
Prenses
delilo


Mesaj Sayısı : 54
Kayıt tarihi : 26/07/10

Twin Plus Empty
MesajKonu: Geri: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 9:17 pm

güzel...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
CresceNDo~
Adminstrator
Adminstrator
CresceNDo~


Mesaj Sayısı : 536
Kayıt tarihi : 25/07/10
Nerden : Metalcilerin Olduğu Yerden

Twin Plus Empty
MesajKonu: Geri: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 10:48 pm

Süper
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
delilo
Prenses
Prenses
delilo


Mesaj Sayısı : 54
Kayıt tarihi : 26/07/10

Twin Plus Empty
MesajKonu: Geri: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 10:53 pm

takip ediyosun galiba kanka:)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Queen
Moderatörler
Moderatörler
Queen


Mesaj Sayısı : 364
Kayıt tarihi : 25/07/10
Yaş : 27

Twin Plus Empty
MesajKonu: Geri: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimeÇarş. Tem. 28, 2010 6:48 pm

çok güzel bi hikaye
ellerine sağlık
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
CresceNDo~
Adminstrator
Adminstrator
CresceNDo~


Mesaj Sayısı : 536
Kayıt tarihi : 25/07/10
Nerden : Metalcilerin Olduğu Yerden

Twin Plus Empty
MesajKonu: Geri: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimeÇarş. Tem. 28, 2010 8:23 pm

Evet güzel bir hikaye kanka
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
10-UR
Üye
Üye
10-UR


Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 25/07/10
Yaş : 29
Nerden : İstanbuL

Twin Plus Empty
MesajKonu: Geri: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimePerş. Tem. 29, 2010 10:23 pm

2.


Yurda girerken Mehmet Abi yerinde yoktu. Sanatını icraat etmeye devam ettiği belli oluyordu. Usulca içeri süzüldük.
Merdivenleri hızlıca çıkıp benim odama girdik. Onun odası daha ilerde olduğu için beni sorgulamadı.
Yerde duran kitaplarımı toplayıp masaya koydum. Odam dağınıktı. Yatağımın üzerindeki çamaşır sepetini alıp dolabımın yanına gittim. Hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyordum. Ütüsüz eşyalarımı dolaba yerleştirirken çorap çiftlerini bulup iç içe geçirdim. Çapı o kadar büyük olmayan odamın duvarındaki posterler tozlanmıştı. Bunu neden şimdi fark ettiğimi ise anlamlandıramamıştım. Ömür ise haftalar sonra odama girmişti. cebimdeki falçatayı çıkarıp ona geri uzattım.
“Sende kalsın gereği yok ” Doğru gotik prens/es kendini düşmalara karşı savunabilirdi.
“Emin ol bir daha kullanmayacağım.Geri al!” Otuz iki dişini çekinmeden göstererek güldü. Çay+Bira ve sıgaradan sapsarı fakat düzgün dişlere sahipti.
“Belli olmaz. Falçatayla biraz zor adam öldürürsün. Bunu al” iplerini kesmek için kullandığı bıçağı bana uzattı. Elimin tersiyle iterken kapı çalındı. Vakit kaybetmeden bıçağı cebine atan Ömür’ün arkasından cevap verdim.
“ Girebilirsiniz.” İçeri son sınıflardan biri gelmişti. “Nasıl yardımcı olabiliriz?”
“Tanrım bu kadar kibar olmak zorunda mısın?” Ömür yine sinirimi bozmaya başlamıştı. Acaba kurtarmasaydım iyi mi olurdu ?
“Müdür Bey seni çağrıyor Onur. Hanginiz Onur’sanız Müdür’ün odasına gidecekmiş”
“Yatak odasına gidecek halimiz yok yol al!” Ömür yine çığrından çıkmıştı. Fazla şey yaşadığına vererek çocuğa cevap verdim;
“İyi akşamlar.” Çocuk usulca kapıyı kapatırken bende üzerimdeki pislik hırkayı çıkarıp. Altıma şekilli eşofmanlardan giydim.
Hızlıca dışarı çıkarken Ömür’de odasına gitmek için arkamdan geldi. Yollarımız merdivenlerin orda ayrıldı. Koridorun sonundaki odasına giderken kafasını arkaya çevirmeden hızlıca gitti. Fark ettirmeden düşüncelerine girsem mi? Diye düşünsemde yapmam gereken başka bir şey vardı.
Kapıyı çaldıktan iki dakika sonra “Gelebilirsin” emrine uyarak içeri girdim. Keltoş Müdür yine yememiş içmemiş Chat programlarında avdaydı. Önündeki atıştırmalık sandaviçle meyve suyu karnımın açıktığını fark ettirdi.
“ Onur yanıma gelir misin lütfen.” İtaraz edecek takatim yoktu. Yanına gidip ekrana baktım. Kameralar! Nasıl unutmuştum? Kendime küfürler yağdırarak müdürün ayarladığı saati izlemeye başladık. Odamın önündeki bedenimin yere yığılma sahnesi. Müdür soru soran gözlerle bana bakıyordu. Hemen bir cevap uydurmazsam başıma gelecekler içler acısı bir hal alacaktı.
“ Gün boyu bir şey yemedim.Yarın biyolojim sınavım olduğu için kafamı kaldıramadım. Tansiyonum düştü herhaldi.” İnanmamışa benziyen müdür sahneyi biraz daha ilerletip hızla kalkıp odama giridiğim, koşarak dışarı çıktığım kısma getirdi.
“ Kantinin kapanışına yetişmek istedim. Havada bozduğu için hırkamı aldım.” Dışarıda Mehmet Abi’ye olan güvenden kameraların olmamasına şükrettim. Müdür’ün ifadesi gevşemişti. Sanırım yutmuştu bende rahat bir nefes aldım.
“Gidebilirsin!” Sesi ne kadar sert olsada görünüşü otoritesine engel oluyordu.
Küçüklüğümüzden beri Ömür yediği nanelerin acısı hep benden çıkmıştı. Kırılan vazolar, kirlenen duvarlar, yavru sokak hayvanları… Merdivenlerden yukarı çıkarken ayaklarım birbirine dolanmıştı. Karnım çok açtı.
Kapıyı açtığımda Ömür gece tulumunun içinde yerde yatıyordu. Yatağımın üzerindeki cipsleri görünce gözlerim açıldı. Hemen bir tane kapıp yemeğe başladım.
“ Onur özür dilerim. Başını belaya sokmak istemezdim.”
“ Sorun değil bünyem alıştı.” Tulumun içinden jelibonlar çıkardı. “ Heyy! Sen onları nereden çıkardın.” Gülerek bana uzattı.
Esrarengiz ve gözlerini kısarak cevap verdi.“ Bilmek istemezsin!”
Saatimi kurup uykuya dalarken yarınki sınavımı düşündüm. Notumun iyi olmaması durumunda sınıf düşürülecektim. A sınıfdan B sınıfına düşmek istemiyordum… Uyku bu akşam bana zor uğrayacaktı.

Gerinirken, Ömür’ün tulumunun içinde olmadığını fark ettim. Hızlıca yatağımdan kalkıp dolabımı açtım. Diş fırçamı ve havlumu alıp Banyoya doğru yürümeye başladım. Karnım açıkmıştı. Kahvaltıya daha yarım saat vardı. Havlum omuzumdan kayarken Arkadan biri tuttu.
“ Günaydın Onur. Sınava hazır mısın?” Anıl, A sınıfın başkanı. Lakabı ise Anıl A ona çok uyan bir lakap.
“ Fazlasıyla hazırım.” Gözlerini kısmıştı. Bu çocuktan nefret ediyordum. Yılan desem onlara çok büyük hakaret etmiş olurum.Onun için tanımlanamayan cisim en uygun söz olur. Banyoya kadar hiç konuşmadı. Onun aileside en az bizim ailemiz kadar zengindi fakat fazlasıda olabilirdi. Babasının kaçakçı olduğu dedikodusu bir günde yayılmıştı. Bunu yayan çocuk ise iki gün sonra okuldan tasnik namesini istemişti.
Dişlerimi fırçaladıktan sonra odamı gidip üzerimi değiştirdim. Parfümü sıkıp. Çantamı hazırladım. Koyalarımı konularına görü sıralıp yemekhaneye indim.
Kıtlıktan çıkmış gibi önümdeki her şeyi silip süpürdüm. Yanımda kimsenin olmaması bugün işime gelmişti. Fazla erken kalkmıştım. Keş arkadaşlarımın uyanması için ilk dersin bitmesi gerekiyordu.
Çantamı sırtlayıp okula doğru yürümeye başladım. Hava bugün fazlasıyla güzeldi. Dün akşamın aksine yaprak kımıldamıyordu.
Okula yurdun arasındaki mesafe oldukça kısaydı.Okula girerken farklı grupların olduğu (Popülerler, feminemler, inekler, sadisterler…) koridordan geçtim. Özel Amerikan liselerinde özentilik oldukça fazlaydı. Bense kendimi bir gruba koymayı gereksiz buluyordum.
Sınıfa girer girmez sınavın kaçınca derste olduğu tartışmasına kulak misafiri oldum. İkinci derste olması en yüksek ihtimaldi. Cam kenarındaki en ön sıraya geçtim. Burda kopyanın dibine vuracağıma emindim. İlk dersimiz rehberlikti. Zil çalana kadar deliksiz bir uyku çekicektim.
Öylede oldu. Biyoloji sınavı için karnıma değişik bir ağrı girmişti. Sınavlardan önce olan gereksiz bir heycan ağrısı. Tenefüsün bitmesiyle Tevfik Hoca’nın içeri girmesi bir oldu. (Elindeki sınav kağıtları karnımın ağrısını arttırdı.)
Gözlerim ister istemez camın dışına kayarken ayaklarımın bağı çözüldü. Bizi bulmuşlardı…

Tevfik Hoca sınav kağıtlarını dağıtırken yaşadığım paniği görmüş olacak ki
“ Onur sakin ol bu sadece bir sınav başarılı olcağını ve üzerindeki ağrılığı biliyorum ama kendine gelemezsen başarılı olamazsın.”
Sınıf homurdanmaya başlamıştı. Önümdeki kağıda adımı soyadımı yazdım. Kendimi toparlamaya çalışıyordum. İlk sorunun cevabını biliyordum ama yazamıyordum. Ellerim kilitlenmiş. Parmaklarım donmuştu. Durmadan ayağımı oynatıyordum.
Otoliz nedir? Hangi canlılarda gözlemlenir?
Sonunda cevabı yazdım. Diğer sorularada mantıklı cevaplar vererek sınav kağıdımı teslim etmeye hazırlanırken zil çaldı. Bu kargaşada bizi bulmaları imkansızdı. B sınıfına koşup Ömür’ü alıp kaçmam gerekiyordu. Çantamı hırsla sırtıma atıp koşmaya başladım.
Tevfik Hoca soru soran gözlerle bana bakarken daha sonra bir hesap vermem gerektiğini fark ettim. A sınıfına iki sınıf uzaklıktaki B sınıfına ulaştığımda Ömür herzaman ki gibi dünyadan bir haberdi.
Burda ne arıyorsun bakışı atarak yanıma geldi. Ağzını açamasına fırsat vermeden
“Yüzünü çizdiğim kaslı fıstık ve yandakçısı az önce okula girdi.” Cevap vermedi. Şaşırmışa benzemiyordu. En arka sırada duran çantasını alıp yanıma koştu. Kolumdan çekerek yangın merdivenlerine doğru götürmeye başladı. Kolumu kurtararak ovaladım. Arkasına bakaman ilerliyordu. Zil çoktan çalmıştı ve birazdan kabak gibi ortada kalıcaktık.
Çantasını önüne aldı ve bir defter çıkarıp tel kısmını kopartıp düzleştirdi. Yangın merdivenlerinin kitli girişini açmakta hiç zorlanmamıştı bunu kaçıncı yapışı diye düşünmeden edemedim.
“ Çabuk ol Onur. Kaldır biraz kıçını.” Bunu neden söylemişti şimdi. Daha sonra bunu ona soracaktım ama ajandamda ona ayıracak boş zamanım olmadığını görünce vazgeçiceğim kesindi. Bugünün işini yarına bırakmamak gerek.
“ Bunu bana sen mi söylüyorsun.Gotik hazretleri?”
Merdivenleri koşarak indik. Üstün zekalılar buraya birini koymayı unutmuşlardı. Hızlıca taksi çevirip yurdu tarif ettik. Tüm harçlıklarımız taksi parasına gidiyordu. Yurtla okul kısa mesafede olsa riske atamazdık ve paraya acınacak en son zaman şuandı.
Yurdun önünde duran taksiden parayı verip indik. Hava bulutlu olsada sıcaklık insanı terletiyordu. Nem oldukça fazlaydı. Hızlıca odalarımıza gidip üzerimize giyicek bir şeyler aldık. Teknolojik ürünlerimi ve biriktirdiğim parayı almadan uzaklaşacağımı hiç sanmıyordum. Okulda olduğumuzu tahmin ettikleri için yurda uğramamışlardı. Okulda olmadığımızı gördükleri zaman ise uğrayacakları yer kesinlikle burasıydı. Zihnen Ömür’ü yokladım.Hazırdı ve kapıda beni bekliyordu. Yastığım ve birkaç parça eski eşya dışında her şeyimi almıştım.
Aşağı indiğimde ise Ömür’ün sadece sırt çantası olduğunu fark ettim.
“Tanrım ne kadar kokuşuk bir adamsın. Belki günlerce yurda dönmeyeceğiz ama sen sadece bir sırt çantası eşya mı aldın?” Tuhaf gözlerle bana baktı.
“ Konuşacak mıyız? Yoksa kalıcak bir yer mi bulacağız?” Köşeden dönen siyah Bmw tüm ihtişamıyla yurda doğru yaklaşırken. Ömür sırt çantamdan çekip çalılıkların içine oturttu. Kaslarım gerilmişti ve kızmıştım. Tam ağzımı açıp söylenmeye başlıyacaktım ki aradan inen en iyi dostlarımızı gördüm. Yurda doğru yürüyüp etrafı oldukça iyi süzüyorlardı. Girişe girer girmez sokağın sonuna doğru koşmaya başladık.
Nefes nefese köşedeki durağa gidip otobüs beklemeye başladık. Taksiden otobüsleri düşmüştük ve kendimi gerçekten zengin çocuğu gibi mızmızlanırken bulmuştu. İmkanım olsa kendime bir yumruk atacaktım.
Gelen ilk otobüse atladık ve Bebek Parkı’nın yolunu tutuk. Şimdi tek sorun kalıcak bir yer bulmaktı. Ömür çoktan telefon görüşmelerine başlamıştı. Bense arıyacak hiç kimsemin olmadığın yadırgayıp imrenirken yolu izlemeye devam ettim.

Yolun uzunluğu canımı sıkmaya başlamıştı ki durağa vardık. Ömür bana nispet yaparcasına telefonunu elinden düşürmüyordu. Elimdeki valiz ve sırt çantamın ağırlığı sıkıntımı arttırıyordu. Kendimi bir an önce parka atarak bir banka oturdum. Ünlülerin her Pazar ziyaret ettiği meşhur bebek parkındaydık. Günlerdan Pazar olmamasına üzülürken Ömür yanıma geldi.
Usulca yanıma oturdu ve sırt çantasından dizüstünü çıkardı. Küçük modemi yerine takıp bana döndü.
“ Arkadaşım Faruk’un arkadaşı ev arkadaşı arıyormuş. Netten tam olarak nerede olduğuna bakıp Kabataşa geçicez. Ev oradaymış.”
Sorgulamaya niyetim yoktu. Pek fazla seçeneğimiz olmadığına göre izbe bekar evinde kalmaya mecbur kalacaktım. Temizlik konusunda takıntılığı olduğumu bilmezdim. O akşamki cesetlerin kokusu ve görüntüsü beynime giden temizlik yollarını açmıştı. “ Tamamdır. Yeterince dinlendik gidip eve bakabiliriz. Umarım iki kişi olmamız sorun olmaz.”
“Bak işte bunu bilemem,” diye cevap verdim.
Durağa doğru giderken yoldan geçen ultra mini etek giymiş kızların sütun gibi bacaklarını görünce bakamadan edemedim. Kendimi X-Ray cihazı gibi hissedip röntgenlemeyi kestim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Queen
Moderatörler
Moderatörler
Queen


Mesaj Sayısı : 364
Kayıt tarihi : 25/07/10
Yaş : 27

Twin Plus Empty
MesajKonu: Geri: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimePerş. Tem. 29, 2010 10:46 pm

ilk yorum benden Razz Very Happy
çok güzel olmuş 2. bölüme bayıldım Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tuğba
Site Lady
Site Lady
Tuğba


Mesaj Sayısı : 224
Kayıt tarihi : 01/08/10
Yaş : 26
Nerden : boşver...

Twin Plus Empty
MesajKonu: Geri: Twin Plus   Twin Plus Icon_minitimePtsi Ağus. 02, 2010 5:42 pm

çok süper Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Twin Plus
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Vampiristler :: Hayran + :: Vampir Öyküleriniz-
Buraya geçin: